5 Nisan 2008

Dilencinin de böylesi...

Bolca dizi seyreden bir dilenciydi sanırım bu sabah köprüde bekleyen. Bir bacağı dizden kesik, koltuk değneği ile merdivenlerin tam başında duruyordu. Akşam seyrettiği diziden etkilenmiş galiba: “hepimiz aynı şekilde dilenmeyelim, biraz yaratıcılık katalım olaya” demiş içinden. Gelenin de geçenin de görmemesi ve işin daha kötüsü asabi sesini duymaması mümkün değildi zira adam şöyle dileniyordu: (Alttaki cümleyi lütfen duygu yüklü okumayın. Adam, sanki bacağının başına gelenlerden köprüden geçenler sorumluymuş gibi asabi ve avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyordu repliğini!)
“Sen bilir misin çaaat çat diye yürümeyi!! Sen hiç bilir misin ağrı çekmeyi!!!”

Aslında aynı köprüde aynı yaşlarda bir kadın dileniyor her sabah. Onun sesi ve dilekleri daha yumuşak. “Sevdiklerine kavuşasın” gibi standart bir temennisi var. Sanırım o teyze, bacağı kesik amcanın eşi. Teyze hastalanınca eşi geldi belki de görev yerine... Bacağı kesik amcaya da, her sabah gördüğüm teyzeye de para vermiyorum ve vermeyi de düşünmüyorum. İnsanoğlunun bu kadar bağıra çağıra “zavallıyım ben, acıyın bana” demesi beni hiiiç etkilemiyor.

Bunları yazarken Prag’daki dilenciler geldi aklıma. Dilenciler, alınları yere yapıştırmış, yüzlerini kimseye göstermeden, yere kapanmış halde dileniyorlar. Ses yok, hüzünlü bakış yok, temas yok... Para verenler, dilencinin yanındaki kartonun üstüne para bırakıyor, dilenci de bir ara verilen paraları cebine atıyor. İlginç olan kısım ise öyle zor bir pozisyonda dilenmelerinin nedeni: dilendikleri için utançtan kimsenin yüzüne bakamıyorlar....

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis