26 Temmuz 2011

Balkonunuzu kiraya verir misiniz?

Vee projelerimi açıklamaya devam ediyorum.

Bir gerilla pazarlama projesi şimdi de.

Evlerin balkonlarını kullanmayı öneriyorum gerilla pazarlamacılara. Herhangi bir sokak düşünün. Kimi alçak kimi yüksek apartman daireleri, altlarında dükkanlar. Her apartmanın yanyana iki dairesinde balkonlardan fırlayan bir reklam! Örneğin bir apartmanın 3. katında yanyana iki dairede “bu evde XXX içiliyor!” diye balkondan aşağı sallanan yaylı bir panocuk. Sağa sola serbest dönüyor... Yan dairede de aynısından. Karşı apartmanın ise 1. katında farklı renkte aynı tip pano. Ve bütün sokakta bu şekilde devam ediyor.

Ve bence uygulaması kolay, fiyatı da billboard ya da raketlere göre çok daha ucuz olur. Sadece balkonlarını kiraya verecek insanları bulmak gerekli... Yine 1 hafta kalır, sonra farklı sokağa geçilir. Hedef kitlenin olduğu sokaklar seçilir, yaz aylarını balkonda geçiren insanların canı çektirilir ve karşıdaki bakkala yönlendirilir!

Nasıl fikir ama?!

15 Temmuz 2011

Karşınızda yeni projem

Şimdi benim yeni bir fikrim var. Aslında patent almadan yazmak doğru değil ama hadi pazarlama hizmeti olsun memleketime...

Geçen hafta 2 acente ziyaretinde bulunduk malum tatil zamanı. Çocuklu aile bir tatil köyü bulmalı.

Kattık Demir’i de yanımıza, önce jolly tour., sonra ETS. Ets’deki arkadaş benim istediğim profile biraz daha yakındı da Jolly’deki muhasebe bölümünde çalışsa daha iyi sanki...

Neyse. Gelgelim benim projeme...

Şimdi bu acentelerde yer güzel, dekorasyon şık, bu sıcakta içerisi buz gibi falan da ruh yok be kardeşim.

Tatil satıyorsun, yılın en fazla işini bu aylarda yapıyorsun. Önce çalışandan başlayacaksın. Çalışanlarını haziran başında tatile göndereceksin, bronzlaşsınlar, rahatlasınlar. Yoğun çalışacaklar, tatil satacaklar; önce kendileri havaya girsin. Tesisleri gezdir bütün kış. Hepsi mümkün değil anladık ama büyükleri bilsinler. Ya da uzmanlaştır. Mesela “çocuklu tatilci” biri olsun, “balayı” konusunda biri daha tecrübeli... İzin günlerinde de ne biliyim ben havuz giriş bileti ver de bronzluk devam etsin.

Sonra bırak şık mekan triplerini. Nefis bir müzik karşılasın gelenleri, latin müzikleri mesela. İnsanın içi o anda başlasın kıpırdamaya, tatil havasına soksana geleni baştan... Bırak çalışanlara gömlek, kumaş pantalon zorunluluğunu. Kot etekle gelsin kızlar, üzerlerinde renkli bir t-shirt mesela. Erkeklere bol keten gömlek giydir örneğin...

Duvarlarda otellerin aynı açıdan çekilmiş, aynı sevindirik çocukların havuz fotoğraflarını yapıştırmayın Allah aşkına! Koysana duvarlara mis gibi tatil beldesi fotoğrafları, otellerden detay kareler. Güneş gözlüğü fotoğrafı koy mesela ya da harika renkli bir kokteyl... Otel adı önemli değil ki acentesin sen. Ne farkeder orada Rixos mu yazıyor Wow’mu? Plazma koy bekleme bölümüne, otel görüntüleri orada  olsun mesela. Videolar olsun...

Yerleri bırak döşeme koca karolarla, ahşap yap. Çiçekler koy büyük vazolara, doldur büyük çanakları deniz kabuklarıyla. Mis gibi bir koku yayılsın ortalığa, gladeden alıver bir zahmet yok mu okyanus derini, deniz ferahlığı kokusu!

Limonata ikram et gelene, at içine bir nane, bir de kokteyl çubuğu bak bakalım sıkılıyor mu gelen giden o birbirinin aynısı acente kataloglarına bakarken.

Yaz döneminde daha çok eleman olsun ofiste. Sıkılmış, yorulmuş, bıkkın 3 tip değil. İçlerini bilemezsin ama dıştan mutlu görünsünler onlar da, 5 dakikada bir saate bakarken yakalamasın müşteriler mesela...

Nasıl ama? Bugünkü projem de bu olsun. Birine fikir olsun, hayrını görsün.

Ama kimse okumuyorsa ben napıyım; yarın öbür gün bir acente açarsam bana fikir olsun...

11 Temmuz 2011

Blaze Of Glory

Yazmak istiyorum, nereden başlayacağımı da bilemiyorum.

İlk geldiği yıl, Antalya’daydım. Konser sonrası koltuğa oturup öylece bakmıştım haberlerdeki konser görüntülerine. Gözlerim dolmuştu hatta. Bir daha gelirse ilk günden biletimi alıp gideceğim demiştim; yaşım 18 bile değildi!..

İlk günden bilet almadım, hatta biletixin azizliğine uğrayarak ilk şarkıları bile kaçırdım ama “şu dünyadan göçüp gitmeden” listeme bir çizik daha atabildim.

Tek kelimeyle harika bir konserdi. Şarkıları, sahne ve tabii kendisi.


8 Temmuz 2011

En uzağa iş.yenler

Şu aşırı hırslı insan tipine bayılıyorum. Birinci olmak hayattaki tek amaç. Konu farketmez. İşte de olabilir, okulda da, yolda da. Markette bile hızlı sürer sepeti kasaya ki o beklemesin, birincisi olsun sıranın.

Bu hırslı modele hayat zindandır arkadaş! Düşünsene, hiçbir konuda arkadan gelmeyi kaldıramamak ne zordur! İşyerinde herşeyi ilk o duymalı mesela, en atılgan o olmalı. İlk fikri o verir ya tüm departmanlara, en hızlı şoför de o elbette. Ve enteresandır çocuk konusunda da anlamsızca kapışır. En zeki ve becerikli onun çocuğudur, en uzağa işer genelde... Allah’ın lütfu kendisi ya, ailesi de seçilmiş tabii. Kocası şirkette en iyidir mesela, teklif üstüne teklif gelir de başka şirketlerden, dönüp bakmaz arkasına! Babası da en üst seviyede emekli memur. Annesi muhteşem yemek yapar, lokantalardan teklif gelir hala...

Bana mı denk gelir bu hırslı tipler yoksa komiğime gittiği için mi görüyorum bilmem. Ya da yarışmalardan hoşlanmamamdan mı kaynaklanıyor ki eskiden beri. Aman Tanrım yoksa ben de hırs küpüyüm ve ortaya çıkmasından mı korkuyorum ne?

Sevgili blog, bana psikolog olduğun için bir kere daha sevdim seni...

(Be sevgili blog, madem her derdime çare oluyorsun, öğretsene bana başladığım postu anlamlı bitirmeyi. Nereden nereye geldim yine, darmadağın oldu bu post da...)

7 Temmuz 2011

seviyorum uleyn!

Seviyorum, seviyorum işte her türlüsünü.
Masamda 5 tane, bilgisayarıma takılı 2 tane var. Ve evet, hepsinin kendine göre bir amacı var! Dağınıklıktan değil, düzenden!! 
Kendi küçücük olan da güzel, hafızası 4 GB olan da. Ne kadar kolaylaştırdılar benim hayatımı bir bilseler. Her gördüğümü elime alıp inceliyorum, almak istiyorum, dayanamıyorum. Kadın milletinin ayakkabı tutkusu bana USB flash disc olarak yansıdı sanırım.
Daha çok istiyorum! Kırmızısını, hamburgerlisini, miniciğini, ışığı yananını, hepsini istiyorum uleyyynnn!

5 Temmuz 2011

Yettim geliyoruumm

Tatil havasına giriyorum yavaş yavaş. Sabah bilgisayarı açar açmaz tatil yerlerine bakmalar, küçük küçük hayal kurmalar, araştırmalar, soruşturmalar, alışveriş planlamaları ve tatatatammm işte en önemlisi: Demir'den hatıra göbeği düzleştirme çabaları! (sonrasında işe gelip poğaça yiyiorum ama o etkilemez di mi?!)
Bütün kış ağustos böceği gibi yer içer oturursan, oh bunlar dünya nimeti, geri kalmamak lazım der durursannn tatile gitmeye 10 gün kala aklını başına toplarsannn, sabahları 10 dakika erken kalkıp mekik çekmek zorunda kalırsın! İşe yarar mı? Sanmam! Ama olsun en azından çabaladım olmadı derim yahu...
Gittiğimiz otelde ince, uzun, sarı, güzel insan modellerinden az olsa bari!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis