11 Ekim 2016

John Legend - All Of Me (De Hofnar Bootleg)





Bugünün anlamlı ve önemli parçası da bu olsun...

Evrencim sana da mesajım olsun!

29 Temmuz 2016

Bizim Sığacık

Bunca olay yaşanıyor memlekette, yer yerinden oynadı; çakma darbe, şu bu neyse... Canım hiçbirini yazmak istemiyor. Bunlarla yatıp bunlarla kalkmaktan, şuraya mı göçsek buraya mı kaçsak düşüncelerinden fenalık geldi içime. Klasik Türk insanı olarak klasik Türk ifadesini tüm kaderciliğimle  kullanıyor ve "hakkımızda hayırlısı" diyorum...

Hayatın ya da ülkenin daha sakin taraflarına dalarak aylar sonra yine blogla buluşuyourm..
Bizim Sığacık bu yıl evrim geçirmiş; yok "olan olmuş". Sağdan sola kendimizi attığımız, şundan 2 yıl önce bir pastane dahi bulunmayan Sığacık'ta bu yıl akşam arabayı park edecek yer; köylü pazarında adım atacak yol bulamadık. Teyzelerin Ege şivesiyle ikram ettikleri mis dolmaların böreklerin yerine, incik boncuk dolu standlar sokaklara sığmaz olmuş. İncik boncuk sever biri olarak bundan çok şikayetçi olmasam da toplamda belki de 25 standın oluşturduğu yayıla yayıla gezdiğimiz pazarda, her sokakta yepyeni ama hala mutlu ve umutluyum ki elyapımı birşeylerle karşılaşmak çok şaşırttı beni.
Olayı sakin şehir olmaktı ki  bence birkaç sene içinde  - böyle giderse- alaçatı'nın rakibi olacak sanki.. Yıllarca ayıla bayıla gittiğim Alaçatı'ya son 2 senedir adım dahi atmamış olmam; bizim sakin şehirce nasıl karşılanır acaba? Melis bize de gelmez sonra mazallah deyip de adım atmaya çekinilmeye başlayan bizim Sığacık kendine çeki düzen verir mi ki?

Sığacıkta geçirdiğim kısmı şoku orada bırakarak ama elimde mavi lapis taşlı kolyem ve birçok incik boncuğum ve hatta şalvarlarımla (!) döndüm deli şehir İstanbula. Lapis Lazuli taşı kolyemi yıkadım pakladım, kötü enerjilerden arındırdım ve taktım bugün boynuma.
http://www.enerjiverentaslar.com/2011/06/lapis-lazuli-tasi-ve-yararlari.html

İtiraf ediyorum şu an dışarıdan alınacak tüm manevi desteğe yine-yeni-yeniden ihtiyacım var. Bu ruh halimi benden uzak tutacak ne varsa yakınımda olması hayırlı olur zannımca! Şimdi üzerine yük mü aldı ne oldu bilmiyorum ama bu lapis lazuli kolye bir süre beni tedavi etmekle yükümlü...


11 Mart 2016

Neyi bekliyorum?

Biri beni alsa, çoook uzaklara götürse...
Biraz orada bıraksa.
Yanımda kimse olmasa.
Dursam sadece, düşünsem, anlasam.
Sonra gelsem yine kaldığım yere.
Bildiklerime.
Yepyenilenmiş olsam. Devam etsem kaldığım yerden, yenilenmiş halimle.
Neden mola haklarımı kullanamıyorum ben hiç?
Neden çok iyi hissederken bir anda düşmeye başlıyorum?
Nedir hep yüksekte kalabilmenin sırrı?
Neden kararlarımı sorgular, kendimi hırpalar buluyorum şimdi?
Niye eskisi kadar hızlı hareket edemiyorum artık ben?
Uzaklaşmak istiyorum herşeyden ve herkesten.
Benim gitme zamanım çoktaan geldi bulunduğum yerlerden, neyi bekliyorum?




28 Ocak 2016

Güçlü Kadınlar

Kendimi hiç "güçsüz kadın" olarak hissetmedim: Hep emin oldum attığım adımlardan. Geçtiğim dönemde çok sorgulasam da bu durumu son zamanlarda pek de gündemimde değildi. Bu yazıyı okuyunca evet dedim yine, kadın olmak çok güzel. Güçlü kadın olmaksa çok daha güzel...
----


Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen.


Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler. Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar. Bir erkeğe mecbur kalmadan hayatlarını da devam ettirebilirler. Faturalarını da kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü.
Aşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. Sevdiklerinde problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.
Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü. Para var mı, iş yerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı, hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği. Çünkü istemezler kimse onlara acısın.
Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz. Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Eskaza dayanamayıp sorunları paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar! Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.
Sonra bir dosttan, eşten ya da tanıdıktan duyarlardı ki onu terk eden adam gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış. Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin onlara muhtaç olduğunu görmek birçok duygusunu okşar erkeğin. Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.
Mesela fatura falan yatıramazlar, anlamazlar çünkü. Nerden yatırılır onu da bilmezler. Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler. Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. Akşam eşleri eve geldiğinde bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar. En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler. Zayıf kadınlar, doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar. Huysuzluk da ederler ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine. Hiçbir şeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar. Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler. Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını da karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur. Koruyup kollanmalıdır her an o!
Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır!
Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar.
Aylin Kotil

21 Aralık 2015

Denge şaşkınlığı

İtiraf ediyorum bu yıl kendimi "denge" konusunda "biraz" sorunlu hissettiğim bir yıldı. Birçok konuda kendi dengesizliğime kendim bile şaşırdım.
Şimdi tek tek olayları yazmak ya da detay vermek enteresan olacak tabii o yüzden bu blog tarihine kısaca 2015 yılını "denge şaşkınlığı" yılı olarak geçebilirim...

Bu yılın benim yılım olmayacağını tahmin etmiştim, hazır değildim benim yılım olmasına. Ama 2016 ve sonrası için çok güzel hazırladı beni sağolsun...

2015 benim yılım değildi derken aslında haksızlık da etmek istemem, bana hiç bilmediğim duyguları da yaşattı. Öğretti, anlattı, anlamadıkça ya da anlamak istemedikçe uğraşmaya devam etti. Hayatımda hiç unutmayacağım günleri yaşadım. Hiç bilmediğim bir "melis"le tanıştım. Bu yıl kendimi daha çok didikledim, etrafımdakleri daha az. Uzun zamandır kendimle uğraşıyorum zaten ama bu yıl gerçekten daha farklı hissettim hep.

Şimdi 2015 muhasebesi yapmak için yazmaya başlamamıştım aslında, neden bu yöne gittim bilmiyorum. Önümüzdeki günlerde daha ciddi bir hesaplaşmaya başlarım sevgili blog...

1 Ekim 2015

Başlık ne yazılmalı ki böyle bir şiire?

Ay'sız, dolunaysız, ıssız bir gece.
Sahte uykular, göstermelik eşe dosta,
kandırmak için bedeni bir de...
Gözlerime doluşmuş bakıyor su perileri.
Hepsinin elinde rengarenk şifon kurdelalar,...
dizmek için dilek ağacına bir bir,
göndermemi bekliyorlar kendilerini.
Keder değil bu, yanlış anlama,
sevmenin sıvı hali, sen hali, son hali...


Sen ki, 'benimsin' diyemediğim,
her hücreme ekip de besleyemediğim, büyütemediğim...
Kim bilir,
Belki de günün birinde bulurum seni bir çileğin kokusunda,
ya da hep bahsi geçen incir ağaçlarının altında.
Adın dilimde kalır, bal tadında,
incinirsin diye yutkunamam.
Devrilir tüm cümleler sözümde sana doğru,
tutup kaldırmaya kıyamam...
Funda Öner

***
Yine dokundun içimde incecik bir yere. Nasıl da güzel yazıyorsun ve anlamlı....
 

18 Ağustos 2015

Bu yazıyı hiç unutmamalıyım...

Hayat bir çocuğa nasıl anlatılmalı?
Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, ‘Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum’ dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl ve…rmesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım: Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı ‘insan yetiştirmek’ olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını… Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden ‘neden ben değil de o?’ demeden…
Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu. Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret. Kitaplardan keyif almasını. Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini öğret ona. Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı.
Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını. Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine… Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona.
Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret.Alın terine saygıyı öğret ona. Aşk acısı çekmenin hiç aşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret.Kendidoğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret,başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı… Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.Hayatı sorgulamayı öğret ona…
Bilginin en büyük güç olduğunu öğret.Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını. Günün birinde yaptıkları değil yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret. Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı… ‘İstemiyorum’, ‘hayır’ demeyi öğret ona, istediğinde ise ‘istiyorum’ demeyi. Sevdiğinde ise ‘seni seviyorum’ diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını… Sorgusuz sevmeyi…
El yazısı ile notlar yazmayı… Lafı dolandırmamayı… Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını. İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret… Ama en çok da kendini sevmesini öğret… Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini…
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini… Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını… Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona… –
Aylin Kotil

6 Ağustos 2015

none of it matters, but it does

Bugün ne zor, sıkıcı, bunaltıcı bir gün.
Yine karmakarışık oldu herşey. Kırık dökük her yer. Ben kırıyorum, döküyorum, sonuna kadar hem de.

29 Temmuz 2015

derin

Unutmayacağım bir pazartesi yaşadım bu hafta.
İncecik, o en sevdiğim kadeh camı gibiydim. Yere düşmesine, darbe almasına bile gerek olmadan; dokunulduğu anda kırılacak gibi.
Dokundukça, tuz buz oldum. Bazen bir elin yaklaştığını hissettiğim anda parçalara ayrıldım. İçimdekiler döküldü dışarıya. Ben istemedikçe daha çok döküldü. Gözyaşlarım dışarı akamıyorsa içeri aktı. Ağzımdan kelimeler çıkmadı, içim çığlık attı..
Bazen insan tutamıyormuş kendini. Zorlasa da uğraşsa da olmuyormuş.
Ben kendime maksimum hakim olan insan, ben mantık ne derse onu yapan, karar verip uygulamaktan mutlu olan, gurur duyan ben...  Ne kendime, ne kalbime, ne ruhuma ne de beynime hakimdim.

Bu sabah uyandım, daha mutlu. Aklıma güzel birşey geldi. Demire öğreteceğim belki de hayatta öğretmeye çalışacağım en güzel şey. Ben yeni anladım; o öyle yaşasın. Derin, çok derin, sonsuz, sınırsız...

5 Mayıs 2015

Mevlana'dan

Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait şimdi yeni şeyler söylemek lazım...


3 Nisan 2015

Bağ

En güzeli de evrenle aramızdaki bu bağ. Alttaki postta hiçbirşey yokken yazmıştım. Oysa ki varmış ve belki de ben yine hislerimi anlamakta gecikmişim.

1 Nisan 2015

4 Anlaşma

Okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi gerçekten. Üzerinden çokca zaman geçti ama durup dururken aklıma geldi yine...
Vardır bunda bana evrenin bir mesajı diyerek hatırlatıyorum yine kendime 4 anlaşmayı...


  • Kullanılan sözcüklerin özenle seçilmesi
  • Hiçbirşeyin kişisel algılanmaması
  • Varsayımda bulunmamak (en zorlayıcı benim için!)
  • Yapabildiğinin en iyisini yapmak....
5. anlaşma da var ve ben hala okumadım. Demek ki önce bu 4'ünü başarabilmek lazım.
Çalış mls...


20 Mart 2015

Robbie Williams - My Way [HD] Live At Royal Albert Hall, Kensington, Lon...





Güneş tutuldu bugün.. Yeni başlangıçlar günü...

Bu şarkı tam da denk geldi.

Bu mudur? Budur...


Lou Reed - Perfect Day




Hep iyi gelir...

Run Lola Run



Koşa koşa gidesim var!
Gerçekten!

23 Şubat 2015

Kırlangıçlar

"Uçabilme kabiliyetleri ile birlikte ruhsal bir yolculuğu, ruhun hafifliğini, umudu ve güzelliği simgelerler."

Sonunda kavuştum...
Bunca yıl heves ettim dövmeye ve sonunda çok sevdiğim bir dövmeyi, koluma yaptırma cesaretini, gücünü ya da her neyse onu buldum.

2 gündür çok mutluyum, evire çevire bakıyorum...

Krlangıçlar, hoş geldiniz hayatıma...
Baharın müjdecisi,
Umut ve neşe kaynağı,
Şans getiren kırlangıçlar...





5 Şubat 2015

26 Ocak 2015

Gezegenlerde gezenler

Babamım tuhaf bir lafı vardır "hayat zor olmasaydı bu kadar güzel olmazdı" diye. Ne gariptir ki hayatımın çok güzel olması gerekirken ben pek öyle hissetmiyorum.
İşlerin yoluna girdiği gün yok gibi birşey...Sürekli mücadele gerekli, işler iyi gidiyorsa evde birşeyler oluyor. Evde keyfimiz yerindeyse hayatıma değen insanlarla sorunlarım oluyor. Ev iyi, iş iyi, insanlar iyiyse okulda birşeyler oluyor...
Diyeceğim şu ki, 2015'e birsürü plan program yaptım; hedef koydum, doya doya yaşadığım bir yıl olsun dedim; 26 gündür yine mücadele içindeyim!

Bak evrencim; gittim Zeynep'e. Anlattı herşeyi.
Biliyorum Satürn'ü diktin başıma. Pluton da yanında... Çalış diyorlar bana hem de 2023'e kadar. Hayatı kontrol edemeyeceğimi öğretecekmiş bana Satürn; gerekirse şiddet kullanarak! Dengeyi evrenin sağladığını; benim yüzüme gözüme bulaştırdığımı da.
Hayatı bazen film gibi seyretmeliymişim ya da bir resme bakar gibi...
Nisan'da ay tutulması ve bir büyük bir bitiş. Eylül'de güneş tutulması ile büyük bir başlangıç! Bu başlangıç kariyer ile ilgili olacakmış ve yurtdışı bağlantılı. Belki de en çok ihtiyacım olan şey...
Bakalım 2015 neler yapacak bana ve belki de ben ona :P



 

18 Aralık 2014

Ne aradığını bilmeyen...

"Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz" demiş bilge biri...

Quantum, evren, enerji ya da her ne ise dün kanıtladı kendini bana.
? kafam karışık
? uyumalıyım
? darmadağınık herşey / toplayamıyorum
? canım birşey yapmak istemiyor
? gidebilsek çok uzağa, istediğimiz zaman dönmek üzere...

Çok depresif bir yazı biçimi sanırım.
Bu kadar dağıldıktan sonra toplamak için ne yapmak lazım? Önce toplama gücünü içinde hissetmek galiba. Hissediyor muyum o gücü? Derinlerde bir yerde durup hayretler içinde bana baktığını biliyorum. Ama yakınımda hissetmiyorum, belki de hayatımda ilk kez, yakınlaşmasını da istemiyorum.
İnancımı mı kaybettim? Hayır, gücün yanıbaşında. Duruyor, görüyorum. Çıkmasın yukarı. Ben hazır olunca çağırırım onları.
Yakında hissettiğim ne peki? Bilmem, daha önce yaşamamıştım bu hissi sanırım. Bildiğim ama çok tanımadığım biri olarak hareket etmek... O an nasıl istiyorsam öyle davranabilmek, konuşmak ölesiye, ağlamak hatta... İçimdeki çocuk. Tanıştım. Sınırları zorlamayı denedim. Çoğunu başardım. Ne oldu ki? Yoruldum mu? Fazla mı geldi? Az mı yoksa? Alışık değilim dedim, anlayamadı.   
Benim tanıdığım ben, pes etmez. Ama ettim. O da sınırdı belki, onu da geçtim.
 

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis