24 Nisan 2008

Turkcell Süper Lig

Her ne kadar cep telefonu faturamın geldiği dönemlerde kendilerinden nefret etsem de Turkcell'i genel anlamda çok başarılı buluyorum. İmajı çok güçlü, yaptıkları işler çok başarılı, hemen hemen tüm ürünlerin sunumları çok başarılı, TV'yi çok iyi kullanıyorlar, sponsorlukları çok kuvvetli. Yani kanaatimce çok sıkı ve yaratıcı bir ekip çalışıyor Turkcell'in iletişiminde.
Turkcell Süper Lig'de bu başarılardan biri; sloganı, reklamları, detayları kullanışları çok başarılı. Bir web sitesi yapmışlar; şahane: http://www.turkcellsuperlig.com.tr/

Minicik deve!

Nedense yavru develer hep bana rastgeliyor. İşte yine bir yavru deve. Hem de gerçekten yavru; doğalı daha 6,5 saat olmuş. Annesinin hala bacakları titriyor ama baba da dahil olmak üzere kimseyi yavrusunun yanına yaklaştırmıyor...

Bizans oyunu

Bir konu hakkında ne kadar çok sözcük üretilirse/kullanılırsa bu, konunun o kadar önemli/gündemde olduğu anlamına gelmez mi?
Bazı durumlar tek tanımla ifade edilebilirken bazı durumlar için çeşit çeşit tanım olması o konu hakkında bol bol düşünüldüğünü ifade etmez mi?
Atasözlerinde, deyimlerde bile bazı durumlar için onlarca ifade varken, bazı konularda tek tük ifadeler olmaz mı?
İşte bunlardan güzel bir örnek... Bizim ülkede hepimizin aklında biryerlerde aynı konu vardır: ya dümen peşindeyizdir ya da bizans oyununa gelmişizdir... Bu durumu ifade etmek için bile öyle çok tanım vardır ki bizde.
Her ülkede farklıdır bu durum; mesela Amerika’da aşağıdaki tanımlar bizdeki kadar çeşitli değildir, halkın genelinin hayatının bir parçası değildir ali cengiz oyunları bizdeki gibi. Onlar daha çok sisteme ayak uydurmşlar, sistem tarafından yönetilmeyi kabullenmişlerdir.
Bizde öyle olmaz. Biz bir iş olmuyorsa oldurana kadar her yolu mübah görürürüz. Özel hayatımızda da böyle yaparız, işte de. Hatta öyle abartılır ki bazen bu durum, katakulli yapmayanlar “akılsız” muamelesi görür. Aklında olmayanın aklına düşürülür entrikalı yaşam!
İşte bizde çok önemli bir konuya ait tanımlar:
Bizans oyunu
Ali cengiz oyunu
Alavere-dalavere
Katakulli
Entrika
Dolap çevirme
Hile hurda
Dümen çevirme
Yalan dolan
30 yaşıma kadar bu kadarını yaşamışım/öğrenmişim ki bir çırpıda aklıma gelenler yukarıdakiler. İlerleyen yaşlarımda dağarcığımı daha da genişletirim herhalde...

15 Nisan 2008

Koşmak lazım!

Aklımda yazmak istediğim birçok konu var ama bir süredir "koşu" halindeyim. İşten çıkınca -havaların etkisiyle!- koşarak ya bir yerelere uğruyoruz ya da spora gidiyoruz. Sonra eve gelip koşarak karın doyurma operasyonu. Hemen arkasından yine koşarak tez yapmaya çalışıyorum ve gece de yastığı görünce uyumaya başlıyorum...
Rita'nın bile hayatında baharla birlikte yeni aktiviteler ortaya çıktı, akşam üstü balkonda çıkıp gelen geçen kargalara/kuşlara miyavlıyor, hava karardığında börtü böcek avlamaya ve hatta geçen sene keşfettiği kertenkelecikleri yakalamaya çalışıyor...
Kısaca hane halkı olarak faaliyet halindeyiz...

5 Nisan 2008

Dilencinin de böylesi...

Bolca dizi seyreden bir dilenciydi sanırım bu sabah köprüde bekleyen. Bir bacağı dizden kesik, koltuk değneği ile merdivenlerin tam başında duruyordu. Akşam seyrettiği diziden etkilenmiş galiba: “hepimiz aynı şekilde dilenmeyelim, biraz yaratıcılık katalım olaya” demiş içinden. Gelenin de geçenin de görmemesi ve işin daha kötüsü asabi sesini duymaması mümkün değildi zira adam şöyle dileniyordu: (Alttaki cümleyi lütfen duygu yüklü okumayın. Adam, sanki bacağının başına gelenlerden köprüden geçenler sorumluymuş gibi asabi ve avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyordu repliğini!)
“Sen bilir misin çaaat çat diye yürümeyi!! Sen hiç bilir misin ağrı çekmeyi!!!”

Aslında aynı köprüde aynı yaşlarda bir kadın dileniyor her sabah. Onun sesi ve dilekleri daha yumuşak. “Sevdiklerine kavuşasın” gibi standart bir temennisi var. Sanırım o teyze, bacağı kesik amcanın eşi. Teyze hastalanınca eşi geldi belki de görev yerine... Bacağı kesik amcaya da, her sabah gördüğüm teyzeye de para vermiyorum ve vermeyi de düşünmüyorum. İnsanoğlunun bu kadar bağıra çağıra “zavallıyım ben, acıyın bana” demesi beni hiiiç etkilemiyor.

Bunları yazarken Prag’daki dilenciler geldi aklıma. Dilenciler, alınları yere yapıştırmış, yüzlerini kimseye göstermeden, yere kapanmış halde dileniyorlar. Ses yok, hüzünlü bakış yok, temas yok... Para verenler, dilencinin yanındaki kartonun üstüne para bırakıyor, dilenci de bir ara verilen paraları cebine atıyor. İlginç olan kısım ise öyle zor bir pozisyonda dilenmelerinin nedeni: dilendikleri için utançtan kimsenin yüzüne bakamıyorlar....

1 Nisan 2008

İyi fikir!

İşletmenizi canias ile büyütün!
Kurumsal kaynak planlama yazılımı CANIAS ERP’in bir derginin arka kapağına verdiği ilan. Logolu bir büyüteç Canias’ın üzerine sıkıca shrinklenmiş.
Tebrikler fikri bulana da uygulatana da...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis