28 Haziran 2010

Son 3!

Bu da enteresan bir duyguymuş.
Gün geçirmek için, öylecee oturuyorum, abuk subuk işlerle vakit dolduruyorum! 













http://www.gettyimages.com/detail/86512388/Comstock-Images

24 Haziran 2010

Eda veda elveda

İşyerime yani. 5 buçuk yılımı geçirdiğim yere. Oğlumdan fazla gördüğüm ofise.

Alışığım aslında ben böyle gitmelere. Giderken çok azap da çekmem, toparlanır giderim. İlk birkaç gün şöyleydi, böyleydi derim içimden. Muhasebe yaparım; gidişimi haklı bulur, rahatlar ve önüme bakarım.

Yine gideceğim. Yine ilk birkaç günü aynı duygularla geçireceğim, eminim. Ama bu sefer çok uzun kaldım burada ya, alışkanlık oldu biraz galiba. Huzur da vardı aslında, e mutluydum da. Yetmiyor işte insanoğluna. Hep birşeyler arıyorsun, daha iyisi var mı, merak ediyorsun. Ya da ben ediyorum, başkasını bilmiyorum. Ama aradım, buldum ve gidiyorum.

Umarım daha güzel günler bekliyordur beni yeni durakta. Daha mutlu bir şirkettir, buradaki eksikler orada tamamdır.

Eh, artık buraya benden veda. Eşyalarımı toplamak, masamı boş görmek çok tuhaf gelse de doğru olanı yapıyorum, biliyorum.

Kısaca eda veda elveda...


23 Haziran 2010

O gün, bu gün

Bugün bizim "aile tarihimizde" çok önemli bir gün.
Babamla 21, annemle 14 yıl sonra aynı şehirde yaşamaya başlayacağımız gün bu gün.
Ohhh.

14 Haziran 2010

Nefes

Fragmanlarını seyrederken bile bir tuhaf oluyordum. Filmi seyretsem mi seyretmesem mi karar veremiyordum. Ve sonunda seyrettim.
Etkilendim hem de çok. Biliyordum böyle olacağımı. 3 gündür aralıksız onları, olanları düşünüyorum. “Mehmedin Kitabı”nı okuduğumda da aynen böyle olmuştu. Kitabı okurken hiç ağlayamamıştım; filmi izlerken de hiç ağlamadım.
Sadece kafama balyoz yemiş gibi oldum.
Günlerce gitmemişi aklımdan kitap diyeceğim ama hala hatırlıyorum; seneler geçmesine rağmen.
Film de öyle olacak, eminim.
Savaş var işte. Bildiğin savaş. Ne zaman, nasıl biter, kim bitirebilecek, bu kadar can yandı daha ne kadar can yanacak bilmiyorum.
Bitsin artık, sadece bitsin. Gencecik insanlar, kimle neyle neden savaştığını bilmeden ölmesin.

7 Haziran 2010

Eyy Sabiha Gökçen’de yer hizmeti veren insanlar!

Aklınızı başınıza toplayın!
Seyahat boyunca bebekleri oyalamak için kendini heba eden insan evladına biraz anlayış gösterin.
Bebek arabasını uçağa girişte teslime edip aynı yerde teslim almak istememizin mantığını çözmeye çalışın!
Bebek arabalarını “banttan alın!” uyarısıyla kucağında bebek, sırtınca çanta ile koooca havaalanını baştan başa yürüyen zavallı insanoğlunu bantta 45 dakika bekletmeyin.
Hele hele suratsız elemanlarınıza “biraz daha bekleyin, geleceeek!” hiç dedirtmeyin.
Ve aynı elemanlarınızı “şikayet dilekçesini nereye teslim edeceğim?” diye soran kişiye “bana verin” gibi saçma sapan da konuşturmayın.
Ne mi olur? Hiiiç.
Sadece bir dileğim olur: “Siz de bu halde bekleyesiniz inşallah!”
Ha bir de hatırladıkça saçlarım bile diken diken olur!

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis