31 Ağustos 2008

Keyifsizlik...

Bu aralar biraz keyifsizim. Biraz stresli ve mutsuz. Bloguma yazmak istediğim konular birikti ama yazma keyfim de pek yok.

Yakında açılırım umarım...

8 Ağustos 2008

Yazın ne içilir?


Son iki yıldır yazın nestea cool içiyorum! Tadına bayıldığım gibi bu açık alan çalışmasına da pek beğendim.
Bu sıcakta durakta bekleyenlere yönelik çok faydalı bir fikir.
Yaz içeceğim Nestea cool’un eline sağlık...
Fotoğraf çok aceleye gelmiş, pardon!

Yazı seviyorum!

Yazın herşeyi daha bir güzel oluyor diyorum ya öyle işte. Şu meyvelere bir bakın. İnsan hepsini birden yemek istemiyor mu?

7 Ağustos 2008

Tatilden kalanlar

Yine canım Seferihisar, yine nefis Alaçatı ve yine biten tatil. Evime dönmek mutlu etse de işe dönmek pek bir sevinç yaratmadı bende. Hatta senelerdir ilk defa bu kadar zor geldi işe dönmek. Bugün itibarı ile adapte oldum olmasına da biri “kalk gidelim” dese yine alırım soluğu orada...

Tatili yazarak teselli bulayım bari, nasıl olsa Deniz kalk gidelim demez!

Seferihisar yine mükemmeldi. Manzara, huzur, deniz, güneş, aile saadeti, ölesiye yemek yemek ve dinlenmek... Tatilden beklentisi bu değil midir zaten insanın?

Eğlence kısmı ise yine daha çok Alaçatı’ya kaldı. Alaçatı ile ilgili düşüncelerim yine aynı, bayılıyorum. Sokaklar, taş evler, oteller, kafeler, restaurantlar kesinlikle özgün, şık ve bu sene kesinlikle herşey daha pahalı. Sanırım Alaçatı esnafının bu yıl gözü açıldı ve “bu kadar gelen giden varsa sonuna kadar faydalanalım!” şeklinde bir politika izlemeye başladılar. Klasik turist sömürme politikası...

İşte bu yıl için Alaçatı tavsiyeleri:
Sailors meydan’da kahvaltı yapın...
Köşe kahvede pasta yiyip limonata için...
Nar’da birşeyler için...
Akşam pazarından takı alın J
Babylon’a hafta içi gece gitmeyin!
Araba kiralayın, taksiye dünyanın parasını ödemeyin...

Plajımız ise Solemare idi. Denizi, plajı harika ve servis çok başarılı. Denizin yanısıra yapılabilecek çeşitli aktiviteler de mevcut. Yani sabahın erken saatlerinde gidip akşama kadar kalınabilecek bir plaj. Hafta içi kesinlikle çok daha güzel çünkü sakin. Hafta sonu ise stil ikonları ve ikonlara kol kanat germek isteyen karizmatik abilerle dolup taşıyor. Anlamıyorum valla, insan denize girmek için o kadar süslenebilir mi? Ya da denize girmeyeceği halde o sıcakta, güneşin altında saatlerce nasıl oturur? Bikinisini denize girmediği halde yarım saatte neden değiştirir? Suratının 1/3’ünü kaplayan gözlüklerle daralmaz mı?

Sonuçta bu tatilde de çeşitli tespitlerim oldu:
İzmir’de yaşamak lazım...
Benden asla stil ikonu olmaz...
Tatil 1 hafta olmamalı. Sıkılıncaya kadar insan tatil yapabilmeli...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis