11 Eylül 2012

2012 yaz sezonu kapanışı

Dün gece 21.30 itibarı ile sezon finali yaptık.
Belkide hayatımın en organize yazını geçirdim, 4 aya irili ufaklı 4 tatil sığdırdım. Hastalıkla başladık, -kendi rekorumu kırarak- kapkara bitirdik.
Ve blog kulağına küpe olsun diye işte 2012 yaz sezonu:
  • Kıştan çıkıp Haziran'da tatile gitmek delice motivasyon sağlıyor.
  • Sezonun bu kadar başında ve tek tatil planlamak çılgınlık; yazın geri kalanını "vah vah"lı geçirir insan. 
  • Güneye de gitsen Haziran Hazirandır kardeş. Akşamı serin, denizi soğuk.
  • Haziran ayında bronzlaşmak güzel de, beyazsan ay sonuna hiç tatile gitmemiş gibi oluyorsun.
  • Temmuz ayı en güzel tatil ayı. Seçilen yerin çok önemi yok, deniz ısınmış, hava sıcak, misss...
  • İzmir biçilmiş kaftan Temmuz'da (gerçi bana göre her ay İzmir güzel ya...)
  • Yaz ruhu insanın içine işlemeye başlıyor, güneye taşınıp, orada yaşama; internetten para kazanma hayalleri...
  • Temmuz insanları güzelleştiriyor bence, bronzlaşmak; stresin azalması; tatil modu, işyerinde bile hemen bitiyor günler...
  • Ağustos'ta biz Şile'deydik; yine güzeldi, akşamları serinlemeye başlasa da..
  • İyice yaz modunu benimseyen insanoğlu, rahat, gamsız, yiyelim, içelim, eğlenelim ruh hali...
  • Ve eylül başında son tatilde yine İzmir. Hep İzmir. Hayat mı başka orada ben mi başkayım? Refresh tuşuma basılmış gibi oldum şu 4 günlük sezon finalinde. Deniz güzel, rüzgar güzel, güneş güzel, ay güzel. Balık mevsimi geldi, ayrı güzel...
Bu 4 ay bana yine yetmedi her yıl olduğu gibi.
Yılın 8 ayı yaz, 4 ayı kış olsa ya! Bak yine tadı damağımda...

5 Eylül 2012

Durum analizi

Ya 35 yaş ya da yaşanmış yıl sayısı beni zorladı bu yıl. 30 yaş bunalımı olursun demişlerdi, olmamıştı; Demir'in 2 yaş bunalımı da bir yıl sonra tezahür etti zahir, buradan şunu çıkarabiliriz ki genlerimde bazı hislerin gecikmesi durumu söz konusu...

Ve aslında galiba daha salim kafayla düşündüğümde anlıyorum ki bunalım değil bu yaşadığım. Çok başka birşey. Farklı açıdan bakmaya, bakabilmeye başladım. Gördüklerim aslında biraz görmek istediklerimmiş aslında. Yaşadığım, yaşamak istediğim. Ve galiba zorlayıcı, dayatmacı olan benmişim, ne kötü.

İçimi dökmek istiyorum aslında ama bu bile zor geliyor bana son zamanlarda. Konuşmak susmaktan daha zor geliyor. Birşeyleri anlatmaya çalışmak, karşımdakinin doğru algılamasını beklemek yoruyor beni.
İşte değil; işte sonuna kadar uğraşabiliyorum. Ama iş saatleri dışında pes ettim galiba.
Düşünmemek, yaşamaktan çok daha rahat. Farkına varmaktansa arkamı dönmek...

Farkındalığım, algım değişti, yorumlarım, düşüncelerim, planlarım. Cepte değilmiş ki hayat. Yaşananlar da yaşanacakların kanıtı değilmiş. Aynı nehirde iki kez yıkanılmazmış, tecrübeyle sabit...

Son zamanlarda herkes bende birşeyler hissediyor. Kimi bu halimin bende "çok daha iyi durduğunu" düşünüyor, kimi birşey var, bir gariplik ama anlamıyorum diyor. Yani aslında beni tanıyan da yokmuş benim taıdığımı sandığımın olmadığı gibi...

Geçen bambaşka konuları konuşuyorken hiç farketmeden toplantının konusu haline dönen "tesadüf değildir aslında hiçbir yaşanan, olması gerekendir; şu anda olan da budur. Konunun burya gelmesi belki birşey ifade ediyordur" denen ve sonrasında hiç olmayacak bir şekilde beni etkisi altına alan konuşma da tesadüf değilmiş aslında. Sonrasında olanlar, öncekileri yargılatıyor artık bana. Yargı, önyargı...

Kurduğum şu cümleler birkaç yıl sonra ne ifade edecek bilmiyorum ve bu yazdıklarımı yine benden başka anlayan olacak mı, sanmıyorum blog. Ama yazdıkça üzerimdeki yük biraz daha hafifliyor. Işık görüyor muyum, hayır. Çözüm bulabiliyor muyum, hayır. Ama kendimle ilgili yeni şeyler keşfettiğimi görmek, belki bir anlamda geliştiğimi hissetmek, hoşuma gidiyor, enteresan.

Bir insanın hayalleri bile değişirmiş be blog. Yıllardır kurduğum hayaller artık öyle uzak ki. Ve yeni hayallerim öyle bulanık... Zaman kavramı değişmişti bende Demir doğduğunda. Onun büyüdüğünü neredeyse saatlere bağlı geliştiğini görmek farklılaştırmıştı zaman kavramımı. Ve işte yine değişti zaman. Hızı da değil bu sefer içerik değişti galiba Demir'le geçirdiğim zaman dışında. Anlayamıyorum.

İnsan enteresan, bu ruh halim ile kimse ilgilensin istemiyorum. Yorum yapılsın istemiyorum. Ama tutup bunları sana yazıyorum be blog. Dünyanın en kolay ulaşılabilecek yerine koyuyorum. Bunları yaşayan biri var mıdır, çıkacak mıyım işin içinden mi diye sorguluyorum herhelde içimde. Onu da bilmiyorum.

4 Eylül 2012

Zor

İnsanın inanmadığı şeylerle başa çıkmaya çalışması, kendine ters düşmesi ne zor.
Hani zor şeyler zevk verirmiş ya insana, yalan. Bana hiç zevk vermiyor bu zor şey.
Kendimle bile konuşmuyorum ya aslında, anlatmak istedikçe daha çok susuyorum, kaçmak istedikçe duruyorum ya. Çok zor...
Neyse ki en güzeli var elimde avunabildiğim, çok şükür... 

3 Eylül 2012

Boşuna...

Yazıyorum, çiziyorum ama gazeteleri gördükçe, şehitleri duydukça yazdıklarımın hiç bir anlamı kalmıyor ki...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis