31 Ekim 2011

Kıprıs'a gittiniz mi?

Kıbrıs'a gitmeyi isterdim yıllardır, olmamıştı bir türlü nedense. Bir adacık üzerinde ikiye bölümüşlük. Savaşlar, anlaşmazlıklar... Türkler ve Rumlar. Küçücük adada onlar mı geçinemiyor yönetimler mi? Onlar mı anlaşamıyor, diğer ülkeler mi? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet'ini Türkiye'den başka tanıyan yok ya dünyada ne enteresan... Gelişememesinin sebebi ada insanının ağır kanlılığı mı?
Aldım birçok sorumun cevabını. Harika bir rehber gezdirdi iki gün boyunca bizi. Tarihi anlattı ama en çok yakın tarihi. Politika çok enteresan. Neden diye soruyorsun, cevap yok.
Gidin, görün derim Kıbrıs'ı. Gidin, görün ve gezdikçe üzülün hatta...
  • Koca bir tarih var orada ama üzerine asfalt dökülmüş tarihin. Ayağınla kazısan tarihi eserler çıkıyor ama kazıyacak para yok...
  • Bir şekilde bulunmuş yerler de bakımsızlıktan dökülüyor.
  • Deniz mis gibi, kumu denizden güzel...
  • Direkt uçuş olan tek ülke Türkiye! Diğer tüm ülkelerden Türkiye üzerinden aktarma yapılarak gidiliyor.
  • İnsanı tembel falan değil bence. Ada insanı işte. Rahat kardeşim. Adada yaşıyorlar senin benim hayat telaşımız onların kanına girmemiş, ne güzel..
  • Trafikte ilginç bir medenilik var. Bu özellikleriyle Türkiye'ye benzemedikleri kesin.
  • İki bölge arasında "Yeşil hat" var, insansız bölge. İki evin balkonu birbirine bakıyor ama birbirlerine kahveye gelmek için pasaportla geçmek zorundalar.
  • İki tarafın halkı birbirinden apayrı ve aynı. Birlikte yaşamışlar ve boşanmışlar.
  • Barbarlık müzesine ve şehitliğe gidince pek de iyi düşünceler geçmiyor tabii insanın aklından.
  • Hani dünyadaki tüm sınırlar kalkacak diye bir görüş var ya, bence Kıbrıs'a gidip görsünler o görüşü savunanlar. Orada bile sınırlar kalkamazken bence hiç bir yerde kalkmaz...
Bu yazıdan çıkacak not: Kıprıs'ı sevdim ben. Gecesini, gündüzünü hem de... Öneriyorum şiddetle.

26 Ekim 2011

Acı

Hepimiz yaşadık, 12 yıl geçti üzerinden.
Yine hepimiz yaşıyoruz. Aynı acılar. Aynı umutlar. Gözyaşı.
Çözüm yok mu? Var ama 12 yılda öğrenemedik sadece biz bunu.
Birşeyler öğrenen yok mu? Var, kurtarma ekipleri çok daha hızlı organize oldu.
Yunus da öğrenmiş, cenin pozisyonunda beklemiş saatlerce. Dayandı ama başaramadı. Serhat da...
Kızgınım, üzgünüm.
Doğaya değil, bize, hepimize. Sağlam binalarda yaşayamamıza. 12 yılda tüm ülkeyi denetleyip yenileyebilecekken, umarsızca sağa sola bakmamıza. Boşvermişliğimize. İnsan hayatına değer vermeyişimize. Değer vermeyenleri yönetici yapışımıza. Sorumluları görmeyişimize...
Bu da son olmayacak, biliyoruz. Belki seneye, belki seneler sonraya. Ama yine gelecek. Ve biz yine hazırlıksız olacağız, biliyorum...


Azra bebeğe upuzun, sağlıklı, mutlu bir ömür diliyorum.
Umarım birşeylerde ders almış insanların inşa ettiği binalarda büyür artık.

5 Ekim 2011

Hacklendik...

Hacklendik. Anti virüslerimiz yalanmış. Programlarımız çöktü, yeni yüklemeler lazım. Geçen salıdan bu salıya en çok konuştuğumuz şey ateş, yorgunluk, ağrı, kaşıntı oldu.
Geçen hafta De.m.ir'e gelen uyuz virüs onu yatağa  serdikten ve el-ayak ve boğazında garip döküntülere,kaşıntıya, acıya sebep olduktan sonra "çocuk virüsü" olmasına rağmen bana gelmeye karar vermiş. Beni de yedi bitirdi, rahatladı, garip lekeleri ellerimizde ve ayaklarımızda bıraktı ve çekti gitti.
Dönüşü olmasın!..
Buradan çıkan bazı dersler var:
1. Her virüs okuldan geçmezmiş! Okul zamanında olmuş olsa da...
2. Uzman iki doktor aynı görüşte olsa da çocuk virüsleri illa ki çocuklarda kalmazmış. Evde en münasip "büyüğü" bulup ona da yapışabilirmiş.
3. Yüksek ateş evde bir kez tedavi edilirmiş, iki kez edilirmiş ama inat etmemek gerekliymiş.Üçüncüde acile gidilip afiyetle serum içilirmiş.
4. Bulaşıcı hastalık denince akan sular dururmuş. Şirkette odamı 5 dakika boş bırakmamayı görev bilen insanoğlu odanın kapısında dikilip derdini anlatmakta ustalaşırmış.
5. Bu kadar serilip yatmayalı bayağı zaman olmuş. Arada bir dinlenmek iyi miyimiş, neymiş? (!?!:)

virüs

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis