28 Şubat 2011

Bas düğmeye: EASY

Çalışan anne olmak neden bu kadar zorluyor acaba beni? Hiç ummadığım kadar vicdan azabı çekiyorum ben. İşimi seviyorum aslında, çalışmayı seviyorum genelde. Ama ilginçtir her sabah işkence oluyor bana işe gelmek. Pazratesi sabahları katmerli işkence! İş değiştirdiğim için mi diyorum bazen kendi kendime ama aylar oldu buraya geçeli. Biliyorum ki bu kadar uzun sürmez bu durumun bende etkisi. Alışırım ben hemen durumlara, kabullenirim ortamı, çok zaman almaz alışmam aksi bir durum yoksa. Burada da yok aslında aksi birşey. Ve alıştım artık denebilir ama var işte birşeyler içimde. Yoksa neden hala düşünüyorum kendi işimi yapmayı? Hem de ne kadar zor ve çoook stresli olduğunu bile bile. Sırf evden istediğim saatte çıkma, dilediğimde eve dönme özgürlüğüne sahip olayım diye! İşte burada anlıyorum anneliğin bende yarattığı –benim kendimden beklemediğim- onlarca etkiden birini daha; çalışmanın verdiği vicdan azabı... (Çalışmasam da onun vereceği azabı tahmin ediyorum aslında!)

Annelik ve iş değiştirmenin zamanlarının çakışması da etkili oldu tabii. İş değiştirmede en doğru zaman değil midir, bebekten hemen sonrası? Öyle. E ben de doğrsunu yaptım o halde işte. Hem de yapılabilecek en doğru şekilde... Biliyorum ama bu da rahatlatmıyor beni. Yani yanlış yaptığımı düşünmüyorum hem de hiç. Ama Demir olmadan önce gelmiş olsaydım buraya daha mı mutlu olurdum diye düşünüyorum arada. Buradaki tempo daha farklı, alışkanlıklar, kişiler... Eski şirketteki bazı şeyleri hala bile çok özlüyorum, ayrı... L. ile iki lafın belini kırmak rahatlatıyormuş beni, anlamlı - anlamsız şeylere gülmek, onu bunu çekiştirmek de. Bak şimdi böyle yazınca sanki hata yapmışım buraya geçmekle diye düşünüyormuşum gibi oldu. Halbuki öyle de düşünmüyorum. Ama orada kurduğumuz çok güzel bir “şey” vardı. O “şeyin” artık olmaması üzüyor beni. Ya da L.nin yanında olmak istediğim onun şu kötü günlerinde orada olmamak...

Bu hayat karmaşık birşey. İnsanlar mı karmaşık yapıyor, doğal akışı mı böyle bilmiyorum. Ben mi karmaşıklaştırıyorum yoksa belli değil.

Bu yazı da öyle oldu işte. Karmaşıklaşmış durumlar. Yani yazmak istediğim bu muydu, yazdım da ne oldu? Yazmasaydım olmaz mıydı? Benim blogdaki amacım neydi açtığımda? Bu blog benim karmaşık ruh halimi mi yansıtacak? Ya da neden buraya yazıp tanımadığım insanların karmaşık ruh halimi analiz etmesine imkan tanıyorum ki?

Nereden nereye geldim ben şimdi bu durumda? Anlatmak istediğim çektiğim vicdan azabı değil miydi benim? Dön başa...

Vazgeçtim. Bas düğmeye: EASY


22 Şubat 2011

Sen neredesin, ben nerede...


Biz daha “lüzumsuz ise çıktı almayalım, boşa kağıt harcamayalım”ın peşindeyken, “suyu boşa akıtmayalım, lüzumsuz ise söndürelim”le uğraşırken adamlar nerede...
%90 daha az su harcayan çamaşır makinesi, geri dönüşmüş araba parçalarından yapılan küvez, iki katlı ve içine yüzlerce yolcu alabilen metrobüs!

http://www.greendiary.com/entry/the-10-most-promising-green-inventions-of-2010/

17 Şubat 2011

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis