22 Mayıs 2009

Bilinçlenen Türkiye!

Yaşasın sonunda memleketimin insanı da bilinçlemeye başladı. Hem televizyonda hem gazetede aile planlaması kampanyaları başladı. Sonunda herkesin bildiği şeyi saklamanın çok salakça olduğunu birileri anladı ve korunmanın gerekliliğini anlatmaya başladı.
İlanları, reklamları da güzel ama böyle sosyal bir kampanyanın sonunda yapılıyor olması çok daha güzel bence...
Fotoğrafını çekemedim bir türlü. İlk fırsatta eklerim...

Kalbim yine Ege’de kaldı.

Bu yıl için sanırım ilk ve son tatilimizi yaptık. Bundan sonraki tatilller daha çok tatilcik şeklinde olabilecek o da ne kadar mümkün olur, şüpheli...
Bu konu stres yaratabilir endişesiyle hemen geçmiş harika 4 güne geçiyorum...
Pek güzeldi.

İzmir: Her sene olduğu gibi bu sene de karar verdim. Ya İzmir ya Antalya’da yaşamak lazım. İnsanın ömrüne ömür katılır, eminim...

Seferihisar: Adım attığım anda huzur bulduğum mekan. Gitmenin günler öncesinden mutluluk, dönmenin acı verdiği yerlerden. Evi, eşyalarını, balkonlarını, çimenleri, bitkileri, denizini, kokusunu seviyorum. 4 gün de kalsam 14 gün de kalsam dönmek istemiyorum. Hamakta yatıp boş boş gözlerle denizi seyretmek, dileklerimi hazırlayıp kayan yıldızları beklemek, her meyvenin en güzelini yemek ve hatta buz gibi denizine söylenmek bile hoşuma gidiyor. Herşeyini seviyorum işte. Gidip yaşanılası bir yer... Bu sene de kaldık ya birkaç gün orada, oh.

Sole Mare: Tikilikten nasibini almamış insanlara ender rastlanıyor. Sağımı solumu incelemekten dergi bile okuyamıyorum. Denize girmek için bu kadar süslenmek niye anlamıyorum ama o koya, denize bayılıyorum. Evet, bayılıyorum. Bu sene koskocaman bir göbek, 2 beden büyük bikini ve herzamankinden daha bakımsız halimle “sole mare” trendine bu sefer eskisinden de beter uymadıysam da olsun. Tam denize girmişken güneş bulutların arkasına saklansa da olsun. Girdim ya o denize, oh. 2009’u da rahat geçiririm artk. Seneye jr akçin’i de alıp gideriz umarım.
Alaçatı: İşte yine. Hep güzel. Heryeri güzel, orada olmak güzel. Kalmak güzel, parke taşlarında yürümek güzel. Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel. Köşe kahve’de pasta yemek, pazaryerinde limonata içmek güzel. İncik boncuk almak, vitrinlere bakmak güzel. Kedisi ayrı köpeği ayrı güzel. Yazı ayrı baharı ayrı güzel... Kısacık bile olsa gittik ya oraya, oh.

Kısacıktı, hava şaşkındı, daha kalasım vardı, harika muhabbet vardı.
Hadi yine gitsek ya?!

13 Mayıs 2009

Karmaşık hatta karma karışık

1’i 10 yaşadığım günlerim bu günler. Herşey olduğundan çok daha büyük ya da çok daha küçük görünüyor gözüme. Herşey ya çok acıklı ya çok komik. Belirsiz konular ise aşırı stres verici. Eskisinden çok daha fazla!.
Bebeğin gelmesine yaklaşık 3 ay kaldı. Ev-bark için karar vermek, eşyaları gözden geçirmek, yeni düzeni sağlamak ve diğer tüm hazırlıklar için yaklaşık 12 hafta...
Biliyorum göz açıp kapayıncaya kadar geçecek zaman. Tecrübelilerden anladığım kadarıyla son haftalarda “zorlanma” ihtimalim yüksek.
Bu da 12 haftanın da azalması demek.
Bir iş yapılacaksa beklenmesinden hiç hoşlanmam. Sıkıntı basar, gözümde büyür. Yapar koyarım kenara, rahat ederim.
Şimdi hiç rahat değilim, stres halindeyim.
Karar vermek ve uygulayabilmek istiyorum. Verdiğimiz kararların de en doğrusu olmasını.
Hem de hemen.
Mümkünse bugün.
Offf...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis