31 Ağustos 2007

Alaçatı fotoğrafları

Sokağa atılmış yavru Van Kedisi

Küçük beyaz bir kedicik. Van kedisi. Ürkmüş, arabaların altında yatıyor. Vücudunu yalamış, yalamış, tertemiz yapmış ama başını ellerini kullanarak temizlemeyi henüz öğrenememiş. Bacakları yara içinde. Beyaz kedilerin hassas oluşları nedeni ile egzama olmuş ve bunları yalamış, iyice yara yapmış. Yaralar nedeniyle çok rahat yürüyemiyor, koşamıyor. İnsanlara, evlere alışkın. Eve girmek istiyor, insanlar onu sevsin diye yanlarına gidip bekliyor. 4-5 aylık olduğunu tahmin ettik "Beyaz"ın.
Sahibi bir gün taşınmaya karar vermiş ve taşınırken de onu sokağa atmış. Nasıl bir vicdan küçük bir kediyi atabilir ki sokağa? Nasıl bırakır gider? Gitmiş.
Veterinerimiz geldi baktı, bacaklarındaki yaralar için ilaçlar yazdı. Kullanıp iyileştirmeye çalışıyoruz. Mama veriyoruz, su veriyoruz ama onun ihtiyacı olan bir ev. Umarım buluruz, aklınızda olsun...

29 Ağustos 2007

Tesadüf!

AA! tesadüfe bakın!!! Benim Brezilya'daki uygulamasını pek beğendiğim çalışmayı Yapı Kredi de pek beğenmiş anlaşılan :P
Hürriyet'te haftasonunda yayınlanan ilanları...

27 Ağustos 2007

iyi fikir!

Brezilya'da bir alışveriş merkezi önündeki yaya geçidi. Üstten bakınca gerçekten çok iyi bir fikir. Çok ilgi çekici. Ama arabanın içindeyken ya da ışıkta beklerken nasıl görünür bilemedim. Yani yayalar eğile büküle "shopping center" yazısını okurlar mı? Ya da şoförler ön camdan barkodun sadece küçük bir kısmını görünce, bekledikleri 20 - 30 saniye içinde "aa ne iyi fikir, bir alışverişe gideyim bari" derler mi? Bir de bu memlekette buna nasıl izin alınmış trafikten? Yani fikri gerçekten çok beğendim ama etkisi konusunda şüplelerim oldu buraya yazarken...

22 Ağustos 2007

Alaçatı

Taş yollar, taş evler, dinginlik içindeki tuhaf hareketlilik, sadelik, harika yemekler, sakızlı kurabiyeler, nefis kokular, mavi-beyaz, ege insanı ve daha bir çok detay...
Dilek, Nil, Deniz ve ben. Altı üstü iki gün geçirdik Alaçatı'da ama hepimizin aklı hala orada. Merkezde Sailors Meydan Otel'de kaldık. 5 odalı küçücük bir pansiyon aslında. Ama herşey öyle şık, öyle hoş, öyle sade ki pansiyon demeye dilim varmıyor. Çalışanlar da pansiyon kadar hoş ve candan. Otelin altındaki Orta Kahve, nefis bir kahvaltı için birebir. Hemen karşı köşede Köşe Kahve'de kahvenin ve pastaların mis kokusu tüm sokağa yayılıyor. Pasta yemeğe, kahve ya da limonata içmeye doyamıyorsunuz. Lavanta kokuları geliyor sokaktaki satıcılardan ya da masaların üzerindeki vazolardan. Herkeste aynı huzurlu yüz, gülümseme. Yemekte kabak çiçeği dolması, deniz börülcesiyle birlikte içtiğimiz Alaçatı şarabının tadı damağımda...
Evet kesinlikle tekrar tekrar, sık sık, Alaçatı'ya gitmek istiyorum. Yine Sailors otel de kalmak, o sokaklarda bir aşağı bir yukarı yürümek, ne yesem, ne içsem, ne alsam diye düşünmek istiyorum...
Not: Çektiğimiz fotografları en kısa zamanda bloguma koyacağım...

Gidecek yerim yok...

Bence de gerçek yüzlerini yavaş yavaş göstermeye başladılar. İşte, oy toparlarken "Herkesi kucaklayacağım" diyen, işler yoluna girince farklı görüşlere "git" diyen "demokrat" başbakana, en sevdiğim köşe yazarlarından Bekir Coşkun'un cevabı. Uslubu da, adabı da, edebi de herzamanki gibi çok doğru.

Bekir Coşkun'un 22.08.2007 tarihli Hürriyet Gazetesi yazısından:
Gidecek yerim yok...SABAH sabah bizim Uğur Ergan aradı, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ile konuşmuş.

Uğur "Abi Başbakan’ın ’çek git’ ikazı üzerine BM Mülteci Yüksek Komiserliği ile görüştüm. Türkiye’den kovulma haberini gösterirsen seni mülteci kabul edecekler. Ama bir de işkence-mişkence gibi, darp izi var mı diye soruyorlar..." dedi.

Uğur’a "var" dedim.*Aslında gidecek yerim yok.Ben başka hiçbir ülkeyi sevmedim.Bu yurdun taşını, toprağını, sulaklarını, denizlerini, ırmaklarını, yaylalarını, kedilerini, kirpilerini sevdim, tanıksınız.Bir dal kesildiğinde yanarım..Ama orman alanını kaçak ev yapan, bana "Bu ülkeden çek git" diyor. Bir yeşil alan yok edildiğinde çığlık attım, canım yandı, ormandaki bir vaşak öldürüldüğünde oturup ağladım.

Ama ormanları "2-B arazisi" diye satmak isteyen Başbakan bana ve benim gibi düşünenlere "Çekin gidin" diyebiliyor.*Ben bu ülkeyi severim.Amerika’da okuyan kızlarım yok.Oğluma Washington’da iş vermediler. Kimse benim için yabancılara gidip "Delikten aşağı süpüreceğinize kullanın" da demedi, dedirtmedim.
Ben bu ülkeyi severim.Devrek 125’inci alayda askerliğimi yaptım.Nöbet tuttum.Mataramı parlattım, potinlerimi kaybettim.Askerlikten kaytarmak için rapor-mapor almadım.
Ama Başbakan "Çek git" diyor.Gidemem.Doğrusunu isterseniz bu toplumun göz göre göre dinimizi siyasete alet edenlerin peşine takılması, boşa giden yazılarım, o yalnız kalma duygusu...

Bunların tümü canımı yaktı ve sevgili Uğur’a "Darp izi yok da, yürek yarası olur mu?" diye sordum.Olsa da, olmasa da...

Benim gidecek başka bir yerim yok...

10 Ağustos 2007

kısa bir ara...


9 Ağustos 2007

The Best of Cool Signs

Bir forward mail ile geldi bu ilan. Doğru mudur, yanlış mıdır bilemem ama 2006 yılı "The Best of Cool Signs" imiş..

3 Ağustos 2007

Yıldönümümüz


yüzümüz hep gülsün, nice 7 yıllara...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis