31 Aralık 2009

2010

Her yıl yeni bir süs asmak gerekmiş ağaca.
Yeni süs; yeni umutlar, mutluluklar, sevgiler getirsin diye herhalde.
2009 en büyük, en yeni, en değişik, tarifi zor sevgiyi verdi bize.
2010’un da sağlık, mutluluk, şans ve bol para getirmesini diliyorum hem bize hem tüm sevdiklerimize…


29 Aralık 2009

Reklamcı ve domates



Reklamcıların en sevdiği sebze domatestir.
Nokta.

28 Aralık 2009

Kırmızı oje

Yıllarca direndim İlkim’e kırmızı oje konusunda. Çok gereksiz ve frapan gelirdi bana. Her gün söylenirdim ona, silsin o iğrenç ojeyi diye. O zamanlar o genç “sigortacı” idi ben acar “muhabir”. O kırmızı ojelerini sürer, boynuna bir fular bağlar, tıkır tıkır giderdi işe. Ben kotumun üzerine geçirdiğim kazakla. O “hanım/bey” derdi herkese, ben “abla/abi”… Tamamen zıt işlerimiz ve buna bağlı alışkanlıklarımız ve “kırmızı oje inatlaşmamız” vardı o zaman.
Çok yıllar geçti, çoook şey değişti.
Şimdi benim de ellerimde hep kırmızı ojeler…

Hey gidi günler...

23 Aralık 2009

Hırrrrrr!!!

Bilgisayar kullanmayı yeni öğrenen anneler gibiyim! Ekrana iyice yaklaşıp tüm dikkatimi topluyorum ve sırayla ikonlara basıyorum. Aradığımı bulamayınca kaşlarım alnımın ortasına yaklaşıyor; bulunca yüzüme bir gülme yerleşiyor! Resmen uğraş veriyorum.
Ah ulen Vista! Sen olmasaydın ben çoktan bitirmiştim şu işimi ya hadi neyse. Elbet seninle de yakında anlaşırız!!!

Ölüm

Hayat çok tuhaf gerçekten.
Dün gece de Özlem’in babasını kaybettik. Son 5 ayda 3 baba kaybettik. Hepsinin farklı hikayesi. Ölüm bu; ani de olsa, yavaş yavaş da olsa aynı. Acıları aynı…

17 Aralık 2009

Tilki döndü dolaştı

Buymuş. Bu kadarmış. Gerçekten düşünmek, yaşamaktan daha fazla acı vermiş. İşe başladım, 2. haftayı devirmek üzereyim. Başa dönmüş gibiyim. Aynı masa, aynı bilgisayar, aynı kişiler ve işler. Kaldığım yerden devam ediyorum. Sadece aklımda hep minik bir adam var. Eve dönünce hayat farklı artık. Bambaşka, harika. Bunca yıl sonra anladım ki işe gitmenin en keyifli yanı “mis kokulu kuzucanın seni beklediği eve” dönmekmiş.

5 Aralık 2009

Hoşçakal!

Son 2 günüm...
sabahın köründe caddeye,
Mağazalara giren ilk müşteri olmaya, çalışanlarla geyik yapmaya,
Akşamüstü kek-pasta-limonataya,
dizimax'te abuk subuk saatlerde dizi izlemeye,
sadece istediğim saatte bilgisayar başında oturmaya,
eşofmanla yaşamaya, topuklu ayakkabıların yüzüne bile bakmamaya,
canım istedi diye markete gitmeye,
ve daha bir çok keyfime ama en çok oğlumla her saniyemi doya doya geçirmeye veda ediyorum.
Bu kadar zorlanacağımı asla tahmin etmezdim.
Demir'e her bakışımda için eziliyor. Sanki onu bırakıp gidiyormuşum gibi geliyor. Daha 4.5 ay oldu dünyaya geleli. Sanki her an yanında olmazsam birşeyler ters gidecekmiş; kimse ona benim kadar iyi bakamayacakmış gibi geliyor...
Off of...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails
 
Copyright 2009 mynameismelis